Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kur'an ve İranlılar -VIII-

Kur’an’a özgü yalın ifadelerden biri olan esatirü’l-evvelin  ilginç bir kullanım olduğu kadar aynı zamanda bir izlek olarak Kuran ve İranlılar ilişkisini kısmen de olsa deşifre edici özellikler taşımaktadır. Usture kelimesinin kökeni Yunanca, Aramice ve Süryanice dillerine dayanıyor. “Tarih” anlamına gelen  historia  ya da  storia ’ dan Arapça geçmiş ve Kur’an’da da kullanılmıştır. Evvelin ifadesi ise “geçmiş milletler”, “ilkel topluluklar” anlamıyla bir terkip halinde daha çok “eskilere ait efsane ve masallar" anlamında olumsuz bir çağrışıma sahiptir. Bu ifadenin geçtiği 9 farklı yerde ikili bir anlam konseptinde kullanılmıştır: Biri öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmayan Mekkeli paganların bunu eskilerin masalları olarak nitelemeleri (Mü’minun 23/81-89; el-Furkan 25/5), diğeri ise Kuran’da büyük bir yer tutan kıssaların benzerlerini kendilerinin de uydurabileceklerini söyleyenlere karşı bir meydan okuma bağlamında geçmektedir: ·     ...

Kur'an ve İranlılar -VI-

İlkel toplumların ölüm sonrası düşüncesine dair modern antropolojik kayıtlardan haberi olmayan kimi ilahiyatçılar, İslam öncesi Mekkeli müşriklerde ahiret inancının olmadığını ileri sürmelerinin tipik bir örneği şu satırlardır: ·        “Kısacası İslam öncesi cahiliye Arapları arasında kıyametin kopması, öldükten sonra dirilme ve yaptıklarından hesaba çekilerek sonunda cennete veya cehenneme gitme diye bir anlayış mevcut değildi.” (Mesut Okumuş, “Kuran ve Sünnette Dünya ve Ahiret Hayatına Bakış”, Diyanet İlmi Dergi , s. 126) Peki kesin bir yargıyla ifade edilen bu satırlar doğru mudur? Öncelikle belirtmek gerekir ki modern dönemde gelişen bir kısım ilmi gelişmelerden habersiz, dinler tarihi başta olmak üzere, antropoloji, mitoloji, etnoloji gibi disiplinlerden bigâne, Kuran’ı sadece literal anlamıyla okuyup yorumlayan ilahiyatçıların bu yargılarına güvenilemez. Evet, Kuran’da bir kısım ayetlerde Mekkeli müşriklerin ahireti inkâr ettiğine yönelik ifa...

Kur'an ve İranlılar -V-

Nahl suresi 103. Ayeti şöyledir: ·        ( وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّهُمْ يَقُولُونَ اِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌۜ لِسَانُ الَّذ۪ي يُلْحِدُونَ اِلَيْهِ اَعْجَمِيٌّ وَهٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُب۪ينٌ ) ·        “Biz onların, "Ona bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz. Hak'tan saparak kendisine yöneldikleri adamın dili a'cemi (yabancıdır, açık değildir), bu ise apaçık Arapça bir dildir.” Ayette geçen acem kelimesi her ne kadar daha sonraları İranlılar için kullanılsa da Kuran’ın nazil olduğu dönemde buna dair bir kayıt olmadığı gibi kelimenin kullanımı da salt İranlıları değil Arap olmayan tüm yabancıları içermektedir. Zira o dönem Araplar için yeryüzünde iki sınıf insan vardı: Araplar ve Arap olmayanlar. İranlılar da Arap olmayanlar kategorisine giriyordu.  İslam kaynaklarında İranlılar için kullanılan kelime daha ziyade Fars ya da Farsî’dı...

Kur'an ve İranlılar -IV-

Kur’an’da Arapça kökenli olmayan, komşu dillerden ona intikal etmiş çok sayıda kelimenin varlığı bilinmektedir. Doğrusu bu kelimeler belli bir dilden belli bir konu etrafında ödünç alınmışsa, buradan hareketle doğrudan bir hükme varılamasa da en azından belli düzeyde de olsa bir fikir vermektedir. Kur’an’daki cennet ve cehennem tasvirlerinde kullanılan çok sayıda İran orijinli sözcüğün seçilmiş olması dikkat çekicidir. Bu bağlamda akla ilk gelen kelimelerden ateş anlamına gelen cehennem ( nar ) kelimesinin kullanılması ilginçtir. Benzer şekilde Cennetin en önemli tasvirleri arasında yer alan huri sözcüğü de İrani kökenli kelimelerden biridir. Zerdüşti kutsal metni olan Ardâvîrâfnâme ’de cennet ile ilgili olarak geçen şu pasaj çok daha ilginç veriler içermektedir: ·        “Üçüncü gün, sabahın ilk aydınlıklarıyla birlikte o, iyiler ve doğru olanın ruhu, çok güzel kokulu bitkiler arasında gezer. Bu koku ona dünyada kokladıkları bütün hoş kokulardan dah...