“Mekke bir (antik) kent) midir?” başlıklı yazıda, Mekke’nin bir antik kent olmadığını, olamayacağını; buranın sadece kutsal bir kent olduğunu yazmış ve bunu anlamanın yollarından birinin de bugün antik kent olarak adlandırılan ve Mekke ile çağdaş bir şehirle, antik Efes kenti ile kıyaslamaktır demiştik. O yazıda antik kent ile kutsal kent ayırımını yapmış, Mekke'nin ve Efes'in kutsal kent olduğunu söylemiş ancak Efes'in aynı zamanda antik bir kent olduğunu belirtmiştik. Bunu da antik kentin ayrıcalıklı yanlarından birinin de sadece zamansal öncelik değil aynı zamanda bilim, sanat ve mimaride gelişmişlik ölçütü olduğunu söylemiştik.
İşte bu yazıda Antik Efes kentine biraz daha yakından, görsel illüstrasyonlar eşliğinde bakmaya çalışacağız.
Öncelikle arkeolojik kazıların başladığı 19. yüzyıldan beri devam eden kazılar sayesinde Efes şehrinin aydınlatılmamış karanlık bir noktası neredeyse bulunmamaktadır. Oysa Mekke için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.
Efes antik dönemden itibaren yazılı kaynaklarda bolca tasvir edilmektedir. Heredotos (MÖ. 425) Tarih'inde Efes'ten sık sık bahsetmekte, oranın coğrafi özelliklerinden, tapınaklarından ve bölgenin sosyal ve kültürel öneminden söz etmektedir:
- "çevresi kuşatılan Ephesosluların Artemis tapınağına kadar bir ip uzatıp tapınağı kale bedenine bağlamaları, bu suretle kentleri tapınağa adanmış ve onun bir parçası haline gelmiş saymaları o zaman olmuştur." (Heredotos, Tarih, s.16)
Heredot, Lidyalıların yaptığı, İranlıların geliştirdiği Kral yolu Efes'ten başlayıp Pers İmparatorluğu şehirlerinden Persepolis arasında geliş gidişi kolaylaştıran bu yoldan da bahsetmektedir.
- "Biz kendimiz de bu yol hakkında bir şeyler söyleyeceğiz: Bütün yol boyunca kraliyet konutları ve çok güzel kervansaraylar vardır." (s. 405).
Felsefenin İyonya'da başladığı dikkate alındığında özellikle Heraclitos (MÖ. 450)’un Efes'li olduğu ve felsefesini burada geliştirdiği biliniyor. Platon (MÖ. 348) zaman zaman hem Efes hem de Heraclitos'a atıflarda bulunur:
- “Hiç kuşkusuz. Çünkü Sokrates bu Herakletios'un veya dediğin gibi Homeros'un ilkeleri veya daha eski ilkeler hakkında mütehassıs göçmenlerden Efes'li kimselerle konuşabilmek, delillerle konuşabilmek kadar imkansızdır.” (Platon, Theaitetos, s. 82).
- “Ünlü ve önemli Yunan kenti Efes’te atalardan kalma sert ancak adaletsiz olmayan eski bir yasa olduğu söylenir. Bir mimar bir kamu binasının yapımını üstlendiği zaman maliyeti hakkında söz vermek zorundadır, Bu kestirimler yargıca verilir ve yapıt tamamlanana kadar mimarın mal varlığı kefalete bağlanır. Yapıt bittiğinde mimarın kestirimleri doğru cıkarsa payeler ve onur nişanlan ile odullendirilir. Eğer verdiği kestirimin dortte birinden fazla olmayan bir ekleme gerekiyorsa, bu para hazine tarafından verilir ve cezası yoktur, Ancak, yapıt için belirtilen ederin dortte birinden daha fazla para gerekiyorsa tamamlanması için gerekli para, mimann mal varlığından alınır. Tanrı aşkına, boyle bir yasa, Roma halkı icin yalnız kamu yapılarında değil ozel konutlarda da uygulansa! O zaman cahiller, cezalandırılmadan ortada dolaşamayacak ve mimarlık mesleğini kesinlikle tam ve bilimsel eğitimden gecen ehliyetli kişiler uygulayabilecekti. Beyefendiler, sırasında malikanelerinden atılmaya bile neden olan sınırsız ve musrif harcamalardan korunacak, mimarlar da cezalandırılma korkusuyla giderlerin sınırlarını hesaplayıp belirlemekte daha dikkatli davranacaklardı; boylelikle, yapılar on gorulen giderlerle veya biraz fazlasıyla tamamlanıp teslim edilebilecekti.” (Vitruvius, Mimarlık Üzerine On Kitap, s. 205).
Vitruvius ile aynı
dönemde yaşayan Strabon (MS. 24)’da Efes’e dair ayrıntılı bilgiler verir.
Miletos ile Efesin en güzel kentler olduğuna vurgu yapar:
- “İlk kuruluşların meydana geldiği başlıca yerlerden başlayarak, birçok kısımlarını ayrıntılı bir şekilde tekrarlayacağım, yani Miletos ile Efesos dolaylarındaki demek istiyorum. Bunlar en iyi ve en ünlü kentlerdir.” (Coğrafya, s. 185)
Kentte bir tersane ve limanın bulunduğunu ve Asya’daki Torosların batısındaki en büyük ticaret merkezi olduğunu söyler. Strabon devamla Kodrus oğlu Androklos’un bölgeye gelişinden ve bölgede yapmış olduğu değişikliklerden bahsetmektedir. Ayrıca bu bölgede Lidyalılar’ın ve Amazonlar’ın yaşadığını da dile getirir. Kroisos Dönemi’nden sonra halkın dağ yamaçlarından indiğini ve Büyük İskender’e kadar Artemision çevresinde yaşadıklarından bahseder. MÖ. 356 yılında Artemision, Herostratos tarafından yakıldıktan sonra, Büyük İskender 334 yılında kente geldiğinde yanan tapınağın yenilenen inşasının tamamlanması için yardım teklifinde bulunsa da Ephesoslular bunu kabul etmeden tapınağı bitirdiklerini dile getirir.
MÖ. 30 yılında Roma iç savaşını kazanan Augustus, Pergamon yerine Ephesos’u “Provincia Asia” ilan edince kent kısa sürede işlek liman ve ticaret yol ağına sahip olduğu için çok önemli bir konuma gelir. Hz. İsa’nın ölümünden sonraki yüzyılda, Ephesus’un kozmopolit olması Hristiyanlığın yayılması için elverişli bir ortam oluşturur, St. Jean Ephesos’a kendisine İsa tarafından emanet edilen Meryem Ana ile geldiği söylenmektedir..
Aziz Paulus’un ziyaretinden rahatsız olan gümüş ustaları ayaklanma başlatmışlardır. Paulus’un Roma’da öldürülmesinden sonra St. Jean, Ephesos Kilisesi’ne bağlı kiliselerin başına geçerek İncil’ini burada yazmıştır. İmparator Hadrianus kenti MS. 129 yılında ziyaret ettiğinde kent ikinci kez “Neokoros” ünvanına sahip olmuştur. MS. 3. yy.’da yaşanan depremler ve felaketlerden sonra kentte değişen ekonomik, sosyo-kültürel yapı ve din, kentin şekillenmesinde etkili olmuştur. Diocletianus Dönemi’nde yeniden bir canlanma yaşamış ve Ephesos Küçük Asya’nın başkenti olmuştur. Hıristiyanlık, İmparator Constantinus zamanında MS. 313 yılında Milona Fermanı ile serbest bırakılsa da kentte Artemis kültü ağırlığını korumaya devam etmiştir. Kent ayrıca bu dönemde bölgelerarası ticaret merkezi konumunu korumuştur.
MS. 2. yüzyılda inşa edilen, Doğu Gymnasium’u büyük banyo salonları, zengince döşenmiş mermer bir salonu ve oturma basamakları olan bir de konferans salonuna sahiptir. Yine bu alanda bulunan iki katlı ve üç nefli ion düzenli Bazilika Stoa içerisinde İmparator Augustus ve eşi Livia’nın oturur biçimde heykelleri bulunmuştur. Bu alanda bulunan Odeion benzeri yapı 1.yüzyıl da inşa edilmiş, bouleuterion olarak kullanılmış ve 150’de bir sahne duvarı eklenmiştir.
Bouleuterion meclis binasına verilen addır. Kütüphane meydanından tiyatroya kadar uzanan Mermer Cadde altında şehrin atık suları için kanalizasyon bulunur
MÖ. 3- 1. yüzyıla tarihlenen tiyatro yenileme sırasında önce 2 sonra 3 katlı gösterişli cepheye kavuşmuştur. Tören caddesi olarak da kullanılan, geceleri aydınlatılan caddenin iki yanında galeriler, dükkanlar bulunmaktadır. MS. 2. yüzyılda Vedius Antonius adına zengin bir Efesli tarafından yaptırılan Liman Gymnasium’u tören salonu, soyunma odası ve hamamları ile dönemin sportif ve kültürel eğitimin yapıldığı alandır
Geç Antik Dönem’de kentte yoğun bir inşaat faaliyeti yaşanmış, var olan yapılar yeni ihtiyaçlara uygun hale getirilerek yenilenmiştir. En önemli değişikliklerden bazıları İmparator Hadrianus için liman alanına inşa edilen Olympeion’un Meryem Ana Kilisesi’ne dönüştürülmesidir.
Bu dönem boyunca kentte çok sayıda şapel ve kilise inşa edilmiştir. Meryem Ana
Kilisesi, Aziz Yuhanna Theologos Bazilikası, Yedi Uyurlar Coemeteriumu ve Lukas
Mezarı sayesinde kent erken Hıristiyanlık hac merkezlerinden birine
dönüşmüştür.
İslam kaynaklarında
özellikle felsefe ile ilgilenen filozofların Efes’e atıfta bulunmaları da
ilginçtir. Mesela İbn Miskeveyh (ö. 421/1030), Kitabul akl ven'nefs isimli
eserinde sıklıkla Rufus adındaki bir tabibe atıf yapmakta ve şöyle demektedir:
- “O bir tabiatçı hekimdir. Tıp eğitimi ve uygulamalarıyla öne çıkmış biridir. Galen'den önce Efes şehrinin eskilerindendir diye nitelenmektedir.” (İbn Miskeveyh, Nefis ve Akıl Risalesi, s. 16
Bergamalı ünlü hekim Galen neyse Efes’in yetiştirdiği ünlü bir hekim olan Rufus da o'dur. 20'ye yakın eseri tercüme edilmiş, böylece antik tıp kitaplarının kaybolması önlenmiş ve çok uzak bölgelerde okunabilmesi olanaklı olmuştur. Antikitenin tıbbi mirasını özümseyen Müslüman hekimler, bu kitaplara deneylerini, gözlemlerini, bilgilerini ve tecrübelerini katarak orijinal eserler ortaya koymuş, kurdukları sağlık kurumlarında verdikleri tıp eğitimiyle ortaçağ boyunca yaklaşık 600 yıl Doğu ve Batı’da tıbbın önderi olmuşlardır. (A. Haydar Bayat, Tıp Tarihi, (İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi 2016), s. 203-205).
Efes’in bilim ve felsefeye beşiklik yapması nedeniyle buradan yetişen daha pek çok isim vardır. Oysa Mekke tarihinin hiçbir döneminde ne felsefeye ne de bilimsel gelişmelere böyle bir meyil
olmamıştır.
Efesin felsefe ve bilim tarihindeki bu konumu nedeniyle Hz. Peygamberin doğumuna yakın bir dönemde Mekke karanlıklar içindeyken, Efes’teki Arcadius Caddesi “Vahşi Yabandomuzu Anıtı’na kadar” elli lambayla aydınlatılmış ışıl ışıl bir kentti. (C. Gates, Antik Kentler, s. 514).
Benzer ifadeleri, Lewis Mumfort da kullanmaktadır. Onun kaydettiğine göre Ammianus, IV. Yüzyılın ortalarında,
“geceleri lambaların aydınlığı gunduz ışığıyla yarışıyordu” demektedir. (Mumford, Tarih Boyunca Kent, s.
271).
***
Bu genel bilgilerden sonra şimdi kentin kısa bir tarihini özellikle arkeolojik kazılar sonrasında ortaya çıkarılan bölgelerin görseller eşliğinde şehrin çehresini görmeye çalışalım.
Macar asıllı
bir sanatşı olan Adam Nemeth'in bilgisayar ortamında hazırladığı illüstrasyonun
eşliğinde Efes’te nelerin olup olmadığına daha yakından bakalım. Görsellerin sol sütünu bugün
hala ören yeri olarak mevcut yapıları, sol sütün ise bilgisayar ortamında
tahmini görüntüleri vermektedir.
Bazı kentlerde birden fazla agoranın olduğu biliniyor. Örneğin; Antik Ephesos kentinde, ticaret ve devlet agorası olmak üzere, iki tane agora vardır. (Bk., Ahmet Fidan, "Antik Liman Kentlerindeki Sosyal ve Düşünsel Yaşam Üzerinde Deniz Ticaretinin Etkisi, Karadeniz'in Efes'i Teion ", Kent Kültürü ve Yönetimi Hakemli Elektronik Dergi, c: 9, Sayı 3 Sonbahar 2016, s. 87). Kentin yönetiminde iki meclisli bir yapıdan Danışma Meclisi toplantılarının yapıldığı Odeon ve bir nevi belediye binası olan Prytaneion bulunmaktadır.
Kuretes sokağı (Mermer cadde)
Büyük Tiyatro, Mermer
Cadde'nin sonunda bulunan, 24.000 kişilik kapasiteyle antik dünyanın en
büyük açık hava tiyatrosudur. Çok süslü ve üç katlı bir sahne binasına
sahip olup, oturma basamakları üç bölümlüdür. Tiyatro, St. Paul'ün vaazlarına da mekân
olduğu söylenmektedir. Tiyatro gymnasiumu, hem okul, hem de hamam
işlevine sahip büyük yapının avlu kısmıdır. Burada tiyatroya ait mermer
parçalar restorasyon amacıyla sıralanmıştır.
Celcus Kütüphanesi
İmparator Hadrianus adına, anıt tapınak olarak inşa ettirilmiş tapınak, Korinth düzenlidir ve frizlerinde Efes'in kuruluş efsanesi işlenmiştir. Tapınağı girişindeki frizde Efes'in 3 bin yıllık kuruluş efsanesi şu cümlelerle yer alır: Atina kralı Kodros'un cesur oğlu Androklos, Ege'nin karşı yakasını keşfetmek ister. Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı'nın kahinlerine danışır. Kahinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege'nin lacivert sularına yelken açar. Kaystros (Küçük Menderes) Nehri'nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yaban domuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir kent kurmaya karar verirler. Tapınağın güney portiğine küçük bir apsis ve önüne bir sunak yerleştirilmesiyle bir kilise oluşturulmuştur. 4. yüzyıl sonundan itibaren gelişen bu bölge 6. yüzyılda da devam etmiştir..
Cadde üzerindeki iki katlı anıtlardan biridir. Ortada duran İmparator Traianus’un heykelinin ayağı altında görülen küre dünyayı simgelemektedir. İçinde su sarnıçlarının yer aldığı Yuhanna kalesi, şehir mezarlığı olan nekropol yanında hamam ve umumi tuvaletler de bulunmaktadır. Umumi tuvaletlerin ortasında havuz yer almaktadır.
Efes'in en ilginç yapılarından biri Yamaç evlerdir. Bu evler, kentin seçkinlerinin ve aristokratlarının oturdukları çok katlı binalar olup, duvarları mermer kaplama ve fresklerle tabanı ise süslü mozaiklerle kaplıdır. 7. Yüzyıl dünya şartlarında olması ihtimal dışı görülse de tarihi kayıtlar bu evlerin kalorifer sistemi ile ısıtıldığını söylemektedir. Dahası Efes'te yaşayanların sıradan meyve bahçelerini zevk parklarına çevirdikleri, ileri düzeyde gelişmiş bahçe tekniklerine sahip olmaları ile ilgili pek çok kanıt mevcuttur.
Artemis Tapınağı
Yorumlar
Yorum Gönder