Ana içeriğe atla

Mekke'nin karanlık yılları

İslam ve Kuran’ın Mekke dönemi hem dinin ve kutsal metnin oluşum ve inşa evresinin hem de her ikisini tebliğ eden Hz. Peygamberin yaşamının çok büyük bir bölümünün geçtiği en uzun dönem olmasına rağmen hala bilinmeyenlerinin bilinenlerden çok olduğu bir  dönemdir. Bunu anlamanın en kestirme iki yolu vardır: biri Mekke kronolojisine bakmak, diğeri de Medine dönemi ile karşılaştırmaktadır. 

Önce Mekke kronolojisini yansıtan şu tabloya bakalım:

Sene

MEKKE DÖNEMI KRONOLOJİSİ

570

Hz. Peygamberin doğumu ve Süt anneye verilmesi

571

 

572

 

573

 

574

Annesi Amine’ye iade edilmesi

575

Amine’nin ölümü ve Dedesinin himayesine verilmesi

576

 

577

Dedesinin ölümü

578

Ebu Talib ile Şama gidiş

579

 

580

 

581

 

582

 

583

 

584

 

585

 

586

 

587

 

588

 

589

Hılfül-fudul’a katılması

590

 

591

 

592

 

593

 

594

Hz. Hatice ile evlenmesi

595

 

596

 

597

 

598

 

599

 

600

 

601

 

602

 

603

 

604

 

605

 

606

 

607

 

608

 

609

 

610

 

611

İlk Vahyin başlaması

612

 

613

Açık davetin başlaması

614

Kureyş’in eziyetlerinin başlaması

615

Habeşistana 1. Hicret

616

Habeşistana 2. Hicret

617

 

618

 

619

Şi’b-i Ebu Talibe giriş ve Kureyş’in boykotu

620

Hz. Hatice‘nin ve Ebu Talip’in ölümü. Hz. Sevde ile evliliği

621

İsra ve Mirac’ın gerçekleşmesi ve 1. Akabe beyati

622

İkinci Akabe beyatı ve Medine’ye hicret

     TABLO 1

Görüldüğü üzere bu tablo yarım asırlık bir yaşam kronoloojisi için çok eksik bir tablodur.  570-574 arası 4 yıllık bir dönem, 578-589 arasında 11 yıllık bir dönem, 589-594 arasında 5 yıllık bir dönem,  616-619 arası iki yillik bir dõnem, 594-611 arasında 17 sene gibi çok büyük boşluklar bulunmaktadır. Ya da başka  bir ifade ile risalet gorevinin geldiĝi 611 senesine kadar 40 yıllık süreçte sadece beş kişi ve beş olay meydana gelmiş gözükmektedir. Boyle bir tablo faciadır.  Milattan  önce 400'lerde yasayan Platon 'un yaşam kronolojisi hakkinda bile bundan en az on kat fazla bilgi bulunmaktadır. Oysa milattan sonra 6. Yüzyıl çok geç bir tarihtir. Yukarìdaki tabloya göre, Hz. Peygamber bu dönemlerde adeta  hiç yaşamamış gibidir. Dahası yarım asrı bulan bir yaşam için hepi topu on beş maddeyi bulmayan bir kronoloji ile karşı karşıya bulunduğumuz can yakıcı olduĝu kadar utanç vericidir de. Bir cümleye sığacak bir kronolojidir bu: Halime, Amine, Ebu Talip, Abdülmuttalip, Hatice, vahyin başlaması, Miraç ve İsra, Boykot, Habeşistana hicret ve Akabe görüşmesi.  Hepsi bu kadar. Siyer kaynaklarında sayfalar dolusu anlatılanların tamamı bu başlıkların köpürtülmesinden ibarettir.

Çok abarttığımız sanılmasın. Yukarıdaki tablo tekil bir örnek değildir. Üç aşağı beş yukarı yapılan kronolojilerin tamamı bu minval üzeredir. Aşağıda seçilmiş bir kronolojiler listesi ise yukarıdakinden daha vahimdir. Zira aşaĝıdaki tabloda verilen tarihlere bakıldığında, hazırlayanların bile kafalarının karişık olduğu gorülmektedir. Birbirini tutmayan tarihlerle oluşturulan bu liste sadece sıradan bir okurun deĝil, vicdanı olan her Müslumanın içini sızlatmalı. Liste oluşturulurken özellikle belli kurum ve isimler tercih edilmiştir. İslam Ansiklopedisi, Diyanet başta olmak üzere örnek olarak seçilen kronolojiler sahalarında bilinen İslam Tarihi hocalarından Hüseyin Algül, Kasım Şulul, Casim Avcı ve Mehmet Apaydın tarafından hazırlanmıştır.

 

İsam

Diyanet

H. Algül

K. Şulul

C. Avcı

M. Apay.

Doğum

569

571

571

570

569

570

Halime’ye verilişi

569

575

571-575

570

574

574

Anneye iadesi

574

    -

575-577

572-573

    -

    -

Göğsünün yarılması

    -

    -

    -

574-575

    -

     -

Halime’ye 2. kez

    -

    -

    -

575-576

-          -

    -

Dayılarını ziyaret

    -

    -

    -

576-577

    -

577

Annesinin ölümü

575

    -

    -

576-577

575

578

Dedenin himayesi

575

576

577-579

    -

    -

    -

Dedenin ölümü

577

587

579

578-579

577

578

Amcanın himayesi

    -

    -

579-584

578-579

    -

    -

Ebu Talib ile Şam

578

583

580

581-582

578

    -

Ebu Talib ile 2. Şam

    -

    -

591

    -

    -

    -

Zübeyr ile Yemen

    -

588

    -

    -

    -

    -

Kahinin Uyarısı

    -

    -

    -

576-577

    -

    -

Hılfül-fudul

589

    -

591-592

    -

578

 

Hatice ile evlilik

594

595

596

594-595

594

594

Haticenin kervanı

594

    -

595

    -

594

594

Kabe Hakemliği

605

608

605

606

605

605

Kasımın doğumu

     -

     -

  -

 -

 -

595

Tahirin doğumu

 -

 -

 -

 -

 -

597

Ficar savaşı

    -

588

591

580, 590

578

 

Zeynebin doğumu

 -

 -

 -

 -

 -

599

Rukiyyenin doğumu

 -

 -

 -

 -

 -

602

Ü. Gülsüm’ün doğumu

 -

 -

 -

 -

 -

603

İlk vahiy

610

610

610

610

610

611

Açık davet

613

613

    -

612-613

613

611

Kureyşin eziyeti

614

    -

    -

    -

614

 

Ömer ve Hamzanın Müslüman oluşu

614

616

615

    -

616

 

Habeşistana 1. hicret

615

615

615-616

614

615

615

Habeşistana 2. hicret

616

616

    -

    -

616

615

Boykot

617-619

617-619

610-613

615-619

616-619

614-616

Hz. Alinin doğumu

    -

    -

    -

599

    -

 

Fatımanın doğumu

    -

    -

    -

606

    -

605

Aliyi himayesi

    -

    -

607

    -

    -

604

Necaşi ve Kureyşliler

    -

    -

617

    -

    -

 

Hatice ve Ebu Talibin ölümü

620

619

620

618-619

620

617

Hz. Sevde ile evliliği

620

    -

    -

     -

620

619

Taife gidişi

     -

620

    -

619

    -

617

İsra ve Mirac

621

620

620-621

620

621

 

Birinci akabe

621

620

621

620-621

620

621

İkinci akabe

622

621

622

622

621

622

Medineye hicret

622

622

    -

    -

622

 

          TABLO 2: 

Görüldüğü üzere verilen tarihlerin hiçbirinde sabitlik yoktur. Hz. Peygamberin doğum tarihi bile net değildir; Birinde 569, birinde 570, birinde ise 571 gibi üç yıllık bir farklılık söz konusudur. Diğer olayların tarihinde de benzer farklılıklar vardır. Dahası sıralama da bir bütünlük yoktur. Mesela birinde 575 senesi Abdulmuttalib’in himayesinin başladığı yıl olarak verilirke diğerinde Süt anneye verildiği tarihtir. Ya da mesela birinde 578 tarihi, Ebu Talibin himayesine aldığı tarih olarak verilirken bir diğerinde Şam’a ticaret için gidilen tarih olarak geçmektedir.

İlk tabloya nispetle TABLO 2 daha kalabalıktır: Bu tabloda; göğsünün yarılması, ticaret için Şam yolculuğu gibi rivayetler açısından sorunlu olanlar bir yana Hz. Ömer ve Hamza’nın Müslüman olmaları gibi peygamberin yaşam kronolojisiyle doğrudan ilgisi bulunmayan konular yer almaktadır. İkişer defa gerçekleşen süt anne Halime’ye veriliş,, Habeşistan hicreti, Akabe ve vahyin başlaması neticede birer başlık altında ele alındığında totalde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar bir olaylar örgüsü ile karşı karşıya olduğumuz kolaylikla söylenebilir.

Bu kronolojiler arasında ciddiye alınabilecek ve verdiği tarihlendirmeler doğruya en yakın olan Kasım Şulul ve Mehmet Apaydın'a ait olandır. Ancak Şulul'ün verilerinde net bir rakam görünmemektedir, tahmini bir zaman aralığıdır. Apaydın'ın Siyer Kronolojisi ise  Şulul’un yaptığı çalışmadan daha ileri bir adımdır ve onun yaklaşık verdiği tarihler daha titiz bir çalışmanın ürünüdür. Ancak onda da büyük boşluklar vardır ve Mekke döneminin aydınlığa kavuşturulmayı bekleyen daha çok miktarda karanlık noktalar bulunmaktadır.

Apaydın’ın kronolojisinde en dikkat çekici noktalardan biri Ebu Talip ile Şam'a yolculuk, Bahira kıssası ve Hz. Hatice’nin kervanı yer almamaktadır. Çünkü Apaydın bu olayların hiç yaşanmadığı kanaatindedir. Bu nedenle verdiği uzun açıklamalar sonunda bu konuda tarihlendirme teşebbüsüne bile gerek duymadığını belirtmekte ve şöyle demektedir:

·       “Netice itibariyle Hz. Peygamber’in çocukluğunda amcası Ebû âlib’le ya da gençliğinde atîce’nin ticaret kervanıyla birlikte Şam’a herhangi bir ticarî yolculuk yapmadığı anlaşıldığı için bu konuda herhangi bir tarihlendirme yapmaya gerek görülmemiştir.” (Siyer Kronolojisi, s. 251)

Buna göre Ebu Talip ile birinci ve ikinci Şam seyahatleri, rahip Bahira dolayımında anlatılanlar, Hz. Hatice’nin kervanı ile Şama gidiş gibi Mekke kronolojisinin ana konularının başında gelen bu olaylar çıkarıldığı takdirde karşımıza çıkan tablo daha da daralmaktadir. Zira Mekke dönemine ilişkin kaynakların sayfalar dolusu köpürttükleri bu malzemelelerin yok sayılması halinde Mekke daha büyük bir karanlığa gömülmektedìr.

Bütün bu karmaşıklık ve belirsizliklerin nedeni sadece söz konusu kronolojiyi oluşturanların yetersizlikleri değildir. Bunun bir nedeni de 2. ve 3. yüzyıllarda siyer kaynaklarındaki verilerin bilgilerin sabitlik kazanması sonrasında bu bilgilerin aynen kopyalanıp üstün körü bir sıralama ile tekrar edilmesi ve derinlikli araştirmalarla yeni olguların eklenme cesaretì gösterilememesidir

Peki erken dönem siyer kaynaklarındaki kronolojik sıralama nasıldır derseniz yukarıdaki verilen tablodan anlaşılacağı üzere bizimkilerin Arapça versiyonudur. Zaten bizimkilerin yaptığı da Arapça bu verileri Türkçeye tercüme ederek aynen kopyalamaktır. Bunu daha yakından görmek için en erken kaynaklardan İbn İshak (ö. 151), İbn Hişam (ö. 218), İbn Sad (ö. 230), Belazuri (ö. 289) ve Taberi (ö. 310) gibi isimlerin eserlerinde verdikleri kronolojiye bakalım:

İBN İSHAK

İBN HİŞAM

İBN SA’D

BELAZURİ

TABERİ

Doğumu

Doğumu

Doğumu

Doğumu

Doğumu

Fil hadisesi

Hılfül fudul

Süt anne Halime

Abdulmuttalib’in ölümü

Abdulmuttalib ve oğlu Abdullah

Bahira kıssası

Abdülmüttalip ve Zemzem kuyusu

Amine’nin ölümü

Halime ve süt anne

Ebu Talib ve Bahira

Selman’ın Müslüman oluşu

Abdullah ve Amine’nin evliliği

Abdülmuttalip ve ölümü

Amine’nin ölümü

Hatice ile evlenmesi

Kabe hakemliği

Abdullah’ın ölümü

Ebu Talip’in himayesi

Halime’nin ölümü

Peygamber gönderilme yaşı

Varaka b. Nevfel

Halime ve süt anneliği

İlk Şam ziyareti

Ebu Talib’in kefaleti

Vahyin başlaması

Hira mağarası

Koyun çobanlığı

Koyun çobanlığı

Bahire kıssası

Kendisine ilk iman edenler

Vahyin başlaması

Halime’ye tekrar verilmesi

Ficar savaşı

Hatice ile nişanlanması

Habeşistana hicret

Kadir gecesi

Amine’nin vefatı

Hılfül-fudul

Hatice ile evlenmesi

Boykot

Vahyin kesilmesi

Abdülmuttalib’in vefatı

Şam’a İkinci gidişi

Kabe hakemliği

Akabe biatı

Hz. Ali’nin Müslüman oluşu

Ebu Talibin himayesi

Hatice ile evliliği

Peygamber gönderilmesi

Medine’ye hicret

Ebu Bekir’in Müslüman oluşu

Bahira kıssası

Kabe hakemliği

Vahyin başlaması

 

Ebu Zer’in Müslüman oluşu

Ficar savaşı

Peygamber olması

Ali’nin Müslüman oluşu

 

Muhacirin müslümanlığı

Hatice ile evliliği

Vahyin başlaması

Kabilesini uyarması

 

Müslümanların çektiği eziyetler

Hatice için ticarete çıkışı

İlk inen ayetler

Ebu Leheb ile mücadele

 

Şib’u Ebu Talip

Hatice’den doğan çocukları

İslam’a davete başlaması

Ebu Cehil ile mücadelesi

 

Kabeye asılan sahife

Kabe hakemliği

Habeşistana hicret

Çektiği eziyetler

 

Hamza’nın Müslüman oluşu

Hums uygulamasına muhalefeti

Boykot yılları

Habeşistan hicreti

 

Ömer’in Müslüman oluşu

Selman’ın Müslüman oluşu

Taife gidişi

Boykot yılları

 

Habeşistana ilk hicret

Peygamber gönderilmesi

Mirac ve beş vakit namaz

Taife gidişi

 

Ebu Talib’in ölümü

Vahyin başlaması

Birinci Akabe biatı

Birinci Akabe biatı

 

Hatice’nin ölümü

Hatice-Varaka ve Peygamber

İkinci Akabe biatı

12 Nakib ve Ensar

 

Fatıma Ali evliliği

Hatice’nin Müslüman olması

Medine’ye hicret

Mirac hadisesi

 

İsra ve Mirac

Vahyin kesilmesi

 

Medine’ye hicret

 

 

Hatice’ye namaz ve abdesti öğretmesi

 

 

 

 

Ali ile namaz kılması.

 

 

 

 

Halka İslam’ı tebliği

 

 

 

 

Ebu Talib’in İslam davetine yardımı

 

 

 

 

Mekke dışında İslam’a daveti

 

 

 

 

Kureyş’ten çektikleri

 

 

 

 

Hamza’nın Müslüman oluşu

 

 

 

 

Kureyşlilerin sorularına cevabı

 

 

 

 

Bilal’in başına gelenler

 

 

 

 

Yasir ailesi

 

 

 

 

İlk Habeşistan hicreti

 

 

 

 

Kurey’şin Habeşistan elçileri

 

 

 

 

Ömer’in Müslüman oluşu

 

 

 

 

Ebu Leheb ve karısı

 

 

 

 

Habeşistan’dan geri dönenler

 

 

 

 

Habeşistan’dan Hristiyan bir heyetin gelmesi

 

 

 

 

İsra ve Mirac hadisesi

 

 

 

 

Ebu Talib’in vefatı

 

 

 

 

Taife gidişi

 

 

 

 

Cin topluluğu ile buluşması

 

 

 

 

Birinci Akabe

 

 

 

 

Musab’ın Medine’ye gönderilmesi

 

 

 

 

Medine’ye hicrete izin

 

 

 

     TABLO 4

Bu tabloda İbn Hişam'ın daha uzun bir liste vermesi meselenin özünü değiştirmemektedir. Neticede yukarıda verilen tablolarla birebir örtüşmese de burada birkaç farklı madde ilavesi vardır, hepsi o kadar. Aynı konular farklı başlıklarla ele alınmakta ve onlarca rivayet ile genişletilmektedir. İbn-i Hişam’ın aksine Taberi’nin özellikle Hz. Adem’den itibaren kendi dönemine kadar, bir nevi dünya tarihi ansiklopedisi mahiyetindeki eserinde konunun kısa ve muhtasar ele alınması bu nedenledir.

Ancak bu tablo, Hz. Peygamberin Mekke dönemi kronolojisinden ziyade İslam tarihi kronolojisidir. Mesela Kabe’ye asılan sahife, Selman’ın Müslüman oluşu, Muhacirin Müslümanlığı, Müslümanların çektikleri eziyetler gibi başlıklar Hz. Peygamberin bizzat yaşam kronolojisine dahil edilemez. Bunlar, İslam tarihi kronolojisinde yer alacak konulardır. Hz. Ömer ve Hamza’nın Müslüman olmaları, Bilal’in başına gelenler, Yasir ailesinin durumu da böyledir.

Burada söz konusu kaynakların sistematik olmasa da kronolojik sıraya riayet ettikleri söylenebilir. Ancak aradan bin yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Hz. Peygamberin Mekke dönemi ile ilgili hala doğru dürüst bir kronoloji çıkarılamaması utanç vericidir. Özellikle ülkemizde yüzlerce ilahiyat fakültesi ve buralarda alanı sadece İslam tarihi olan binlerce ilahiyat profesörü doğru dürüst bir Mekke kronolojisi hala çıkaramamış olması üzerinde durulması gereken çok ciddi bir meseledir.

Burada kadar dile getirilenlerden; Hz. Peygamberin Mekke dönemindeki yaşamının karanlık noktalarının çok fazla olduğu anlaşılmış olmalıdır. Ancak meselenin daha açıklık kazanması için son bir tablo daha vermek istiyoruz. Aşaĝıda yer alan TABLO 5, erken dönemde yapılmış bir Medine kronolojisidir.

Bu tablo, Hz. Peygamberin Medine’deki on bir yıl süren yaşamının kronolojik olarak hepsini yansıtan eksiksiz bir tablodur.  Çok erken dönem kaynaklardan Halife b. Hayyat (ö. 240)’a ait Kitabut-tabakat ve’t-tarih isimli eserden alınmıştır. Eser, siyer kaynaklarının telif edildiği dönemde kaleme alınmış ve kronolojik ilk siyer kitabı olmak gibi bir özelliğe sahiptir. Hayyat, eserini Peygamberin Medine’ye hicret etmesiyle başlatmakta ve yıl yıl meydana gelen olaylara tek tek yer vermektedir.

Sene

Kitabut-tabakat ve’t-tarih

622/1

Medine Ulaşması

623/2

Ebva gazvesi, Buvat Uşeyre, Sefevan, Cüheyne, Bedir, Küdr, Sevik, Ubeyde gazveleri. Sifülbahr seriyyesi, Sad b. Malik Seriyyesi, Ebu Süfyan’ın takibi, Kıblenin tahvili, 

624/3

Bahran gazvesi, Beni Kaynuka kuşatması, Uhud gazvesi, Uhut şehit listesi, Hamraü’l-Esed, Reci’i günü.

625/4

Bi’r-i Maune olayı

626/5

Seriyeyeler

627/6

Seriyyeler, Elçilerin emir ve krallara gönderilişi, Beni Müstalik, Hudeybiye antlaşması,

628/7

Hayber gazvesi, Fedek Antlaşması, Hayber şehitleri, Vadi’l-kura kuşatması, fedek Antlaşması, Seriyyeler, Kaza Umresi

629/8

Mute savaşı, Mekkenin fethi, Seriyyeler, Beni Cezimeler, Uzza putunun yıktırılması, Huneyn gazvesi, Taif gazvesi, Ci’rane olayı, Müellefe-i kulub’ün isimleri, Taifte şehit olanlar

630/9

Tebük gazvesi, Geriye kalan üç kişinin durumu, Ükeydir Düme Seriyyesi, Tevbe suresinin inişi, Heyetler

631/10

Veda Haccı, Necran halkının Müslüman oluşu

632/11

Hz. Peygamberin vefatı.

     TABLO 5

Görüldüğü üzere bu kronolojide hiçbir boşluk yoktur. Hayyat, hicrî birinci yıldan başlayarak her yıl gerçekleşen önemli olayları, savaşları ve o yıl ölen kimseleri zikretmektedir. Bu tablo bile tek başına Medine döneminin aksine Mekke döneminin ne denli çok karanlık noktalarının olduğunu göstermektedir.

Şimdi yukarıda verilen beş tablodan hareketle Mekke dönemine ilişkin bazı deĝerlendirmelerde bulunabiliriz:

1.   Yukarıdaki tablolara bakılırsa. İslamın Mekke dönemi, İslam tarihinin en karanlık dönemidir. Oysa İslam dini burada ortaya çıkmış, Hz. Peygamberin yaklaşık son on yılı hariç ömrünün çok büyük bir bölümü burada geçmiştir. Buna rağmen Hz. Peygamberin Mekke’de geçen yaşamına dair kaynakların verdiği bilgiler sadece karışık değil çok yetersizdir de. 

2.  Tarih, insanı zaman içinde ele alırken coğrafya mekan içinde ele alır. Siyer'in en büyük handikaplarından biri; her iki bilimin verileri gerçek anlamda örtüşmediğinden ortaya doğru bir kronoloji çıkmamaktadır.

3.    Mekke hakkında hem tarihi veriler hem  de coğrafi veriler eksik olduğundan bu bilgiler üzerine yapılan onlarca yanlış yorumu da beraberinde getirmektedir. Ancak biz burada sadece zamansal boyuta dikkat çekiyoruz. Dolayısıyla zamansal olarak Mekke kronolojisi hala varsayımlar ve tahminlerin ötesine geçememektedir.

4.    50 yıllık çok uzun bir süreci kapsayan Mekke dönemine ait bilgiler, bir elin parmaklarını geçmeyen çok kısıtlı bir alana hapsedilmiş gözükmektedir. Daha acı olan ise Mekke dönemine ait bilgilerin bir kısmının gerçekleştiği de kuşkuludur. Mesela Hz. Peygamberin gençliğinde Bahira isimli bir din adamı ile buluşmasını aktaran rivayetler güvenilirlik kriterlerinden yoksun olduğu için  Mekke doneminin en oönemli iki olayı olan Ebu Talip ile ve Hz. Hatice'nin kervanı ile Şam'a gidişini de şüpheli hale getirmìştir.

5.     Siyaset, siyeri çok buyuk oranda domine etmistir.   Mekke döneminin karanlık noktalarının fazla olmasında kaynakların yetersizliği yanında politik zeminin de elverişli olması başlıca etkenlerden biridir. Siyer kaynaklarının yazıldığı dönem, Emevi ve Abbasilerin ölümcül bir iktidar mücadelesi verdikleri bir dönemdìr. Farklı biçimlerde olsa da her ikisinin de ulemaya baskı yaparak siyer malzemesi ürettikleri çok net olarak biliniyor.  Mekke dönemindeki bilgi azlığının onları daha pervasızlaştırdığı da. Dolayısıyla siyer kaynaklarına giren bilgilerin büyük bir kısmı siyasi tercihlerle belirlenmiştir. Bu etki, karanlık olan Mekke dönemini daha da karanlık hale getirmiştir.

6.   Öte yandan erken dönem siyer kaynaklarının ayrıntılı bir kronoloji çıkaramamış olmaları onların ayıbı değildir.  21. Yüzyıla gelinmesine rağmen karanlık noktaların aydınlatılmasına dönük en ufak bir kıpırtı görünmemesi modern dönem Müslüman araştirmacılarının ayıbıdır. Ìslam tarihi ve siyerle meşgul olanlar konforlu alanlarını birakmaya hiç de istekli davranmamaktadırlar.

7.    Dahası eğer 19. Yüzyıl oryantalistlerin gayretli çalışmaları olmasaydı Mekke dönemi üzerindeki sis perdeleri belki de hiç fark edilmeden kalacaktı. Mesela onların özellikle Mekke dönemi üzerine derin tetkikleri ve araştırmaları olmasaydı, Müslüman araştìrmacılar belki de inanç ve hayal dünyalarında yaşamaya devam edecek ve bu konulara hiç eğilmeyeceklerdi. 

8.   Mesela sadece şu örnek bile can yakıcı bir gerçek olarak hala ortada durmaktadır: Peygamberimizin annesi Amine'nin ne zaman doğduğuna ilişkin bir çalisma hala yoktur ve kaç yılında doğduğu bilinmemektedir. Acaba kimsenin aklına gelmediğinden mi yoksa siyer kaynaklarında böyle bir bilgi olmadığından mı? Oysa aynı kaynaklar, babası Abdullah'ın doğum tarihi hakkında bazı tahmini rakamlar vermekredirler. 

 9. Aslında doĝru dürüst bir Mekke kronolojisinin hala çıkarılamamış olması bu ülkedeki ilahiyatçı akademik sefaleti gösterdiği gibi onlarca İlahiyat fakültesinin varlığını da anlamsız ve gereksiz kılmaktadır. Erken dönem kaynaklarında yer alan aşırı abartmaların ayıklanmadan aktarılmasıyla Mekke dõnemi mucizelerle başlamış ve ve hep mucizevi olaylarla devam etmiştir. 

10. Mesela bu dõnem Hz. Peygamber daha doĝar doĝmaz annesi Amine'nin gördüğü olaĝanüstûlüklerle başlamıştır.Anneden çıkan bir nurun tüm dünyaya kaplaması, Kisranın sarayındaki ateşin sönmesi gibi onlarca efsane üretilmiştir. Benzer bir durum baba Abdullah için de anlatılmaktadır. O'nun güzelliginden etkilenen ve onu arzulayan Mekkeli kadınları onun Amine ile evlendiĝi gün yuzunde parlayan "nübüvvet nuru"nun Amine'ye geçmesi yönündeki rivayetler böyledir.

12 Daha dört beş yaşlarında bu defa süt anne Halime benzer olaĝanüstülüklere tanıklık etmiştir. Hz. Peygamberin göğsünün yarılıp (şakk-ı sadr) melekler tarafından yıkandıktan sonra tekrar yerine konulması bir mucize olarak anlatılmaktadır. Bu olayın özellikle İnşirah suresi ile ilişkilendirilerek anlatılmasına rağmen surede göğsün genişletilmesi, ferahlaması bağlamında yapılan vurgu nasılsa cerrahi bir operasyona dönüştürülmüştür. 

13. On yaşına geldiĝìnde, bu defa, önce amcası Ebu Talip ile Şam'a gitmiş ve burada da Bahira isimli blr din adamının tanık olduĝu "bulutun onu gölgelediĝi" mucizesi başta olmak üzere "peygamberlik mührü" mucizesi,  Bahira'nın peygamberin yüzünü görür gomez onun " Peygamber olacaĝını" bilmesi gibi bir sürü  mucize gerçekleşmiştir. 

14, Yirmili yaşlarına geldiğinde neredeyse hakkındaki tek bilgi olan Hz. Hatlce'nin kervanı ile seyehata çıkması da yine bir mucize dolayımında nakledilmektedir. Bu defa da Hatlce'nin kölesi Meysere benzer bir mucizeye tanıklık etmekte ve yine bir bulutun peygamberi gölgelediĝi mucizesi gerçekleşmektedir.

15. Otuzlu yaşlarında gerçekleştiği tahmin edilen benzer mucizevi bir olay da Kabe hakemliği yaptığı dönemde gerçekleşmiştir. Buna göre, Kabe'nin yeniden inşası esnasında amcası Abbas ile birlikte Kabe'ye taş taşırken, amcası ona "Peştemalini kaldırıp omuzuna koy ki, omuzunu taştan korusun" demiş, O bunu yaptığında ise avret mahalli açılmış, bunun üzerine ise hiç de olağan olmayan bir şekilde aniden bagınlık geçirmiş ve bakışlarını gökyüzüne dikmiştir.

16. Peygamberlik döneminde ise  40 yaşlarının en onemli olaylarından biri yine bir mucizedir. Kureyşlilerle tartışması sonrasında, parmaĝıyla ayı ortadan ikiye ayırma mucizesi gercekleşmiştir. Ne var ki Peygamberin en büyük mucizelerinden biri olarak gösterilen Şakkı kamer mucizesi hakkında erken dönem siyer kaynaklarında  hiç bilgi nakledilmemektedir.

17. Nihayet mucizelerle başlayan ve mucizelerle devam eden Mekke dönemi,  yine büyük bir mucize ile sona ermektedir.   Kur'an'da bu konuda açık bir lfade yer almamasına rağmen,  siyerin belki de en fazla rivayet üretilen alanlarından biri olan İsra ve Miraç mucizesi de Mekke dönemi sonlarında gerçekleşmiştir. 

18. Görüldüğü üzere mucize merkezli, aşırı yüceltmeler ve övgüye dayalı anlatımlar ve bunlar arasında tarihi gerçekliklerle uzlaşması pek de mümkün olmayan olaylar hep Mekke'de ve çoğu da nübüvvetten önce gercekleşmistir.  Peygamberin doğumu münasebetiyle meydana gelen olağanüstülükler, Parmağıyla ayı ikiye ayırması (inşikak-ı kamer),  süt annenin tanık olduğu göğsünün yarılması (şakk- ı sadr), Bahira olayı,  İsra ve Mirac hep Mekke döneminde gerçekleşmiş mucizelerdi. Nedense Medine döneminde bunlara benzer bir mucize hiç gerçekleşmemiştir.            

19. Hz. Peygamber'in hayat hikayesi yazılırken, ilk kaynaklardan itibaren övgü niyetli olsun ya da olmasın onun hayatında olmamış bazı şeylerin olmuş gibi gösterilmesi ve bir kısım ilavelerle tahkim edilmesi Peygamberin Mekke dönemi kronolojisi olusturulması önündeki en büyük engelerden biri olmuş ve ne yazık ki bu, sonuna kadar kullanılmıştır. Gerek muhteva gerekse senet açısındançok ciddi problemleri olan Mucizeler çıkarıldığında ise Meke kronolijisi tek elin parmakaları adedine inmiştir.

20. İlk siyer yazarlarının bin bir sıkıntı içinde edindikleri malzemeyi, kaybolma endişesiyle kitaplarına derc etmelerini normal karşılayabiliriz; zira onlar bize ulaştırmak için yaptıkları bu çabanın mahsulü olan malzemenin, sonraki yıllarda değişmez kabullere ve Hz. Peygamber'i yanlış tanıtmalara sebep olabileceğini bilemezlerdi. Sonraki dönem kaynaklar bu malzemedeki yanlışlıkları ve eksiklikleri tetkik ederek, Hz. Peygamber'in siyerini ortaya koymaları gerekirken, bunun tersine elde ettikleri malzemeyi ilavelerle ve olabildiğince genişleterek ve mucizelerle süslüyerek olduğundan farklı bir peygamber portresi ortaya çıkarmışlardır. 

21. Taberi (ö. 310),  kitabının önsözünde bu duruma ìşaret ederek kitabındaki aktardığı malzemenin hepsinin doğru olmayabileceğini, kendisinin bunu (muhtemelen) ilmin kaybolmaması amacıyla, ravilerden duyduğu gibi aktardığı bilgisine yer vermektedir. (Bkz. Taberi, Tarihu'l-Ümem ve'l-Mulük, 1/7-8). Taberi gibi bir alim  yazının ilim ve kayıt işinin bu denli yaygın olmadığı bir dönemde  söylediği bu sözler günümüz siyercisi için bir ışık olması lazım gelirken, hiç de böyle olmamış, Taberi ve benzeri alimlerin naklettiklerinin ötesine geçmek bir yana çok daha geriye düşmüşlerdir. Bu ise rivayetlere kutsallık atfetme  hastalığının başlıca nedenidir.

Buraya kadar dile getirilenlerden ötürüdür ki Caetani (ö. 1935) haklı olarak sorar: “İslamiyet'in tevellüdü meselesi Avrupalı terceme-i hal (siyer) muharrirlerinden kısm-ı a'zamının hiç ihtimal vermedikleri derecede karanlık ve karışıktır” (İslam Tarihi, s. 525).

Velhasıl, Hz. Peygamberin doğru dürüst bir yaşam kronolojisini oluşruramamış Müslümanların onunla övünmeye de hakları yoktur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hz. Hatice’nin evi üzerine

Bir önceki yüzyılda, Suudiler iki büyük kötülük yaptılar. Birincisi büyük bir kültür mirasının tarihi izlerini tamamen yok edip ortadan kaldırdılar, ikinci ve daha önemlisi, özellikle 19. Ve 20. Yüzyılda ortaya çıkan arkeolojinin imkanlarından yararlanmayı tümden yasaklayıp güya kutsalı koruma bahanesinin arkasına sığınarak hem kutsal şehri mahvettiler hem de ceplerini doldurdular. Son dönemde büyük bir şamatayla duyurulan bir kitabın yayınlanması bağlamında bu kötü izlenimi ortadan kaldırmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Söz konusu kitap, Hz. Hatice’nin ve dolayısıyla nübüvvetin en önemli tanıklıklarından biri olan evin hikayesi. Kitabın yayınlanma gerekçesi ve içeriği ise Mekke’de yapılan bir arkeolojik kazının ürünü olması. 2014 yılında yayınlanan kitabın adı The House of Khadijah bint Huwaylid. İngilizce ve Arapça olarak iki dilde basılan ve piyasaya sürülen kitabın üzerinde yazar olarak görünen isim A. Zeki Yamani imzasını taşıyor. Önce kitabın yazarından başlayalım. Kimdir Ze...

Kuran’da “zenim” kelimesinin anlamı üzerine

Kur’an’da 23 sene Velid bin Mugire aşağı As bin Vail yukarı deyip bütün kadrajını Hicaz-Taif-Medine’ye sıkıştırmış ve insanlığa son söyleyeceği sözün çapı oradaki 3-5 lavuk müşrik. Ve o müşrike Kur’an’da öyle küfürler var ki. Bir tanesini okuyayım mı size Kalem Suresi… Hem kel hem fodul ve üstüne üstük piç… Ama tabii meale öyle yazamazsınız. ‘Soysuz’ yazacaksınız. Aç. Adres de vereyim. Ferrâ’nın ‘Meâni’l-Kur’ân’ını aç, İbn-i Kuteybe’yi aç, nereyi açarsan aç. Nesebi bilinmeyen, onun bunun çocuğuna ‘zenîm’ denir Arapça‘da. İlahiyatçı yazar, Prof. Dr. Mustafa Öztürk tarafından ilk kez 2020 yılında bir konuşmada dile getirilen bu ifadeler geçtiğimiz günlerde bir kısım farklı muhatapların konuya dahil olmasıyla tartışmayı daha da alevlendirmiş ve bu tartışmalar boyunca Kuran sadece bir dolgu malzemesi olarak kullanılmaktan başka bir işe yaramamıştır. Tartışmanın odak noktası, Kalem suresi 13. Ayette geçen zenim ifadesinin piç anlamına gelip gelmemesidir. Öncelikle Öztürk gibi velut b...

Büyük İskender’in Kuran’da ne işi var?

Başlıktaki ifadeden, meseleyi egzajere etmek ya da kutsal kitabımızı sorgulamak için kullanılmadığı sadece onu anlamak ve açıklamak gibi bir halis niyet taşıdığından emin olunmalı ve konuya yaklaşımımız belli bir müsamaha ile hoş görülmelidir. Aslında başlıktaki sorunun cevabı hiç de zor değildir. Zira Kuran’ın zamansal olarak tarihi şahsiyetlerden bahsetmesine ilişkin yakın ve uzak pek çok örnek bulunmaktadır. Örneğin Kuran’dan 30 yıl önce yaşamış Ebrehe’den bahsedilmesi, daha önce ashab-ı uhdut ’tan ya da 6 asır önce Hz. İsa’dan bahsetmesi nasıl mümkünse 9 asır önce MÖ. 356-325 yılları arasında yaşamış dünya tarihinin en istisnai isimlerinden İskender’den bahsetmesi de ilkesel olarak pekâlâ mümkündür. Ancak konumuz tarihi bir şahsiyet olarak Büyük İskender’in bizatihi kendisi olmadığından, özellikle Kuran’da anlatılan Zülkarneyn’in kimliği bağlamında ondan dolayısıyla bahsedilecektir. Kehf suresinde 83-98 ayetleri arasında adı üç defa geçen Zülkarneyn’den doğuya ve batıya seferle...

Kur'an ve İranlılar -VIII-

Kur’an’a özgü yalın ifadelerden biri olan esatirü’l-evvelin  ilginç bir kullanım olduğu kadar aynı zamanda bir izlek olarak Kuran ve İranlılar ilişkisini kısmen de olsa deşifre edici özellikler taşımaktadır. Usture kelimesinin kökeni Yunanca, Aramice ve Süryanice dillerine dayanıyor. “Tarih” anlamına gelen  historia  ya da  storia ’ dan Arapça geçmiş ve Kur’an’da da kullanılmıştır. Evvelin ifadesi ise “geçmiş milletler”, “ilkel topluluklar” anlamıyla bir terkip halinde daha çok “eskilere ait efsane ve masallar" anlamında olumsuz bir çağrışıma sahiptir. Bu ifadenin geçtiği 9 farklı yerde ikili bir anlam konseptinde kullanılmıştır: Biri öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmayan Mekkeli paganların bunu eskilerin masalları olarak nitelemeleri (Mü’minun 23/81-89; el-Furkan 25/5), diğeri ise Kuran’da büyük bir yer tutan kıssaların benzerlerini kendilerinin de uydurabileceklerini söyleyenlere karşı bir meydan okuma bağlamında geçmektedir: ·     ...