Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rum Suresi ve Yemenliler

6. ve 7. Yüzyılda, Mekke dışındaki coğrafyada, çok önemli üç olay Kuran’a doğrudan yansımıştır. Üç farklı surede dile getirilen bu olaylar hem tarihsel bir gerçekliğe işaret etmiş hem de Mekke’nin reel politiğini büyük ölçüde belirlemiştir. Kronolojik sıralamaya göre bu üç olay şöyledir: 1.    525 yılında, Necran Hristiyanları katliama uğradı. (Buruc suresi) 2.    570 yılında, Ebrehe ve ordusu Mekke’ye saldırdı. (Fil Suresi) 3.    614’de Bizanslılar Sasaniler karşısında mağlup oldular. (Rum suresi) Öncesi ve sonrasıyla yaklaşık bir asrı bulan bu üç tarihsel olayın, Kuran’da üç farklı surede konu edinilmesi ne anlama geliyor? Mekke’nin yakın tarihine dair Kur'ân'da niçin sadece bu üç olay anlatılmaktadır? Bu olayların birbiriyle ilgisi var mıdır, varsa nedir? Öncelikle üç farklı surede özet olarak anlatılan bu savaşların tek ortak yanı Mekke dönemi surelerinde yer alması değildir. Bu savaşlar, pek çok bakımdan birbiriyle yakından bağlantılı olarak Mekke’...

Al-i İmran Suresi ve Necranlılar

Medine döneminin sonlarına doğru Yemen’den çok büyük bir kalabalık gelerek, Hz. Muhammed’e misafir oldular. Gelenlerin tamamı Hristiyan’dı. Peygamber ashabı ile ikindi namazını henüz kılmıştı. Bu sırada ibadet vakitleri gelen Hıristiyanlar da doğuya dönerek ibadet ettiler. Hz. Peygamber heyetin başındaki dini liderleri Ebu Harise ile başkanları Abdülmesih’i İslam dinine girmeye davet etti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti: -       Biz, senden önce Müslüman olduk! -       Yalan söylüyorsunuz. Sizi İslam dinin kabul etmekte üç şey alıkoymaktadır: bunlar domuz eti yemeniz, haç'a tapmanız ve Tanrı'nın oğlunun bulunduğuna inanmanızdır!   -       Peki o halde İsa'nın babası kim? Peygamber, bu soruya hemen cevap vermeyip sustu. Bir süre sonra Hz. İsa hakkında ve Hıristiyanlıkla ilgili birçok meseleyi içine alan Ali İmran suresinin çok uzun bir bölümü nazil oldu. Gelen ayetlerden bazıları Yemenlilerin soru...

Kur'an ve Yemenliler -V-

Kur’an’da Yahudilere yönelik bilgiler Hristiyanlara yönelik verilen bilgilere oranla daha çoktur. Bunun da gayet doğal olduğu söylenebilir. Zira Kuran’da geçen peygamberlerin çok büyük bir bölümü İsrailoğullarına dolayısıyla Yahudilere gönderilen peygamberlerdir. Kuran, İbrahim ve İsmail peygamberden bahsederken ilk muhatap Mekkeliler onların kim olduğunu biliyorlardı. Musa, Davud, Süleyman, Yakup, Yusuf, Yunus, İsa, Lokman, Zülkarneyn, Üzeyir dendiğinde onlara dair zihinlerinde bir kısım bilgiler bulunuyordu. Bu isimler hiç duyulmamış olsaydı muhataplar en azından onların kim olduğunu sorardı; oysa bunun Kuranda bir belirtisi yoktur. Sözlü kültürün mensubu Araplar, çağlar boyu bu bilgilerin bir kısmını kulaktan kulağa duymuşlardı.   Burada bizi ilgilendiren, ilk kez Hz. Peygamber ve Kuran’dan duymadıklarına göre, bu bilgilerin Mekke ve Medine bölgesine nasıl intikal ettiğidir. Akla ilk gelen, Hicaz bölgesinde yaşayan Yahudi ve Hristiyanlar olsa da bu iki topluluğun tıpkı Araplar...

Ashabul-Uhdud ve Yemenliler

Modern dönem Kuran çevirilerinde en sorunlu pasajlardan biri Buruc suresi 4. Ayetinde geçen “Ashabu’l-Uhdud” ifadesidir. Çevirmenlerin yetersizliği genel kitleyi de etkilemiş hem ayette geçen " kutile " ifadesine verilen yanlış anlam hem de öznenin doğru tayin edilememesi nedeniyle “işkence yapanlar” ile “işkence yapılanlar” yer değiştirmiştir. Kur'an Mealleri'nde çeviri sorununun en tipik örneklerinden biri olan bu ayet, Dücane Cündioğlu’nun bu konuda yazdığı bir eleştiri yazısından sonra (“Kuran Adına Konuşmanın Vebali”, Haksöz Dergisi , Ekim 1994, sayı: 43, sh. 43-46) kısmen düzeltilebilmiş ama yine de genel okuyucunun zihnindeki karışıklık tamamen ortadan kalkmamıştır. Bu facianın faili olan Ashabul-Uhdud “işkence yapanlar" olarak tanımlanınca Yemenli Yahudileri, “işkence yapılanlar” olarak    tanımlandığında ise Necranlı Hristiyanları kastetmesine rağmen bu tarihsel bilgi dikkate alınmadığından “hendek sahipleri” anlamına gelen ifade “hendeğe atanlar” mı yok...

Kureyş Suresi ve Yemenliler

Kureyş suresi her ne kadar Mekke ve Mekkeli Kureyş kabilesini merkeze alsa da aslında ikinci ayette geçen “ yaz ve kış aylarındaki (ticari) seferler ” doğrudan Yemen bölgesini de kapsamaktadır. Müfessirler bu ayeti Kureyş’in kış aylarında Yemen'e yaz aylarında ise Şam’a yapılan ticari kervanlar olarak yorumlamışlardır. Ancak bu yorumda Şam diye nitelenen şehrin bugün Suriye’nin başkenti olduğu kuşkuludur. Şam, erken dönem kaynaklarda bütün Suriye bölgesi için kullanılan daha geniş erimli bir bölge olup asıl adı Dımaşk'tır. Tarihsel koşullar dikkate alınmadan Kureyş suresi anlaşılamaz: Mekke ve Kureyş'in kurucu atalarından özellikle ikisinin çok önemlidir: Bunlardan biri Kusay b. Kilab (ö. 480?), diğeri ise Haşim b. Abdümenaf (ö. 524?)'dır. Kusay, Mekke’yi köyden biraz daha büyük, şehir ölçülerine göre dizayn etmiş, Haşim ise Mekke’nin ekonomi politiğini belirlemiştir. Kâbe'nin merkezde olduğu toplumsal dokunun inşasında Mekke ve Kureyş, Kusay'a ne kadar çok şe...

Fil Suresi ve Yemenliler

Yemenliler, Hz. Muhammed’in doğduğu 570 senesinde Mekke’ye çok büyük bir saldırı düzenlediler. Bu saldırı Mekkeliler ile Yemenliler arasındaki belki de en büyük savaştı. Aslında bir savaş denemezdi, zira Yemen’den gelen savaşçılar Mekke’nin çok yakınlarına geldiklerinde karşılıklı bir çatışma olmadığı gibi Kureyşliler ilginç bir şekilde şehirlerini korumaya bile gerek görmediler. Siyer kaynakları, Kureyşlilerin kendilerinin ilahi bir güç tarafından korunacağı yönünde güçlü bir algıya sahip olduklarını söylese de en temelde, Yemenlilerin ne denli büyük bir psikolojik üstünlüğe sahip olduklarını, Mekkelilerin ise Yemenlilere direnecek gücü olmadıklarını göstermektedir. İslam kaynaklarında geçen olayın özeti şöyledir: Yemenliler içinde büyük fillerin de bulunduğu bir ordu ile Kabe’yi yıkmak için yola koyuldular. Taif yakınlarına kadar geldiler. Taifliler büyük bir şaşkınlık içinde kendilerine dokunulmamasını, ne isterlerse yapacaklarını söylediler. Bunun üzerine Yemenlilerin başındaki Ebr...

Nasr Suresi ve Yemenliler

 Kur’an’ın çok bilinen, istisnai surelerinden Nasr suresinde, şöyle denilmektedir: “Allah'ın yardımı ve fetih geldiği ve insanların akın akın Allah'ın dinine girdiklerini gördüğün zaman, Rabbini överek tesbih et, O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tövbeyi kabul edendir.” Surede anlatılan fetih, genelde Mekke’nin fethi ile ilişkilendirilmiş, sebeb-i nüzul kaynaklarında, Mekke’nin fethi ve Huneyn zaferi münasebeti üzerinde durulmuştur. (Suyuti,  Lübab , 311; Vahidi,  Esbab-ı nüzul , 394). Müfessirlerin çoğu da Mekke’nin fethi ve Huneyn zaferi ile birlikte Hayber’in fethi ya da Taif’in fethi yönünde görüşler ileri sürmüşlerdir. Genel temayül Mekke’nin fethi olsa bile diğer ihtimaller de dışlanmamıştır. Ancak rivayetler açısından surenin Mekke’nin fethi ile irtibatlandırılmasında bazı problemler bulunmaktadır. Zira rivayetlere göre Nasr suresinin en son nazil olan surelerden olduğu doğru kabul edilirse, Mekke’nin fethi ile surenin nüzulü arasında oldukça uzun bir zaman aralığı do...